Otizmli çocuklar, aileden veya bir uzmandan henüz destek almamışlar ise, çevreleriyle iletişim kurmak üzere yeterince motivasyona sahip değillerdir. Çünkü iletişim kurmaları gerektiğini ve iletişim kurarak çevresindekilerden karşılık ve cevap alabileceklerini bilmezler. Genellikle yalnız başına kalmayı severler, çevrelerindeki insanlardan çok nesneler ile ilgilenirler.
Otizmli bir çocuk bir şey istediğinde ona kendisi ulaşmaya çalışır ve yardım istemeyi veya eliyle işaret etmeyi tercih etmez. Örneğin; dolaptaki oyuncağa ulaşmak için zıplar, dışarı çıkmak istediğinde tek başına kapıya giderek kapıyı açmaya çalışır.
Otizmli çocukların bu tür isteklerini kendileri yaparak, sosyal etkileşimden kaçınma davranışları onların konuşmayı öğrenme ve bu konuda daha fazla deneyim sahibi olma fırsatlarını da azaltmaktadır. Halbuki, çocuğun ağız ve dil hareketlerini taklit ederek, sesleri çıkarması ve bu sesleri çıkarmayı öğrendikten sonra sözcük ve cümleler içerisinde kullanmayı öğrenmesi önemlidir. Çocuğunuz konuşamıyor veya nadiren anlaşılmaz sesler çıkarıyorsa, ses çıkarmayı arttıran yöntemler kullanmak gerekir.
Ancak dil ve konuşma terapisi, seslerden önce çocukla iletişim kurmak üzere çocukta motivasyon oluşturma, jest ve mimikler, göz teması, sohbet başlatma ve sürdürme, sıra alma gibi becerileri başlatmayı ve artırmayı gerektirir.
Bu sebeple, Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) olan çocuklarda dil gelişimi daha farklı ve nispeten daha yavaş olur. Otizmli çocukların dikkatleri dağınıktır ve genellikle çevresindekilerin söylediklerini duymuyormuş gibi gözükürler. Otizmin getirdiği algısal farklılıklar nedeniyle çocuklar insanların sesinden daha çok cisimlerin ve hayvanların sesine ilgi gösterirler.
İlk anlamlı kelimelerini diğer çocuklara göre daha geç söylerler ve çoğu zaman bu kelimeler alışılmamış olur (örn. sayılar). Devam eden araştırmalar sonucunda erken müdahalenin otizmli çocukların dil gelişiminde büyük farklar yaratabileceği kanıtlanmıştır. Özellikle, otizmli çocuklarını motive eden, cesaretlendiren ve destekleyen ailelerin çocuklarının dil ve sosyal gelişiminde çok büyük farklar yaratabildiği gözlemlenmiştir.
Bu amaçla;
Çocuğun iletişim kurması için öncelikle çocukta ihtiyaç oluşturulması gerekmektedir. Örneğin; çocukla birlikte sevdiği bir etkinlik yapılırken, aniden durup, çocuğun sesle veya jest ve mimikle etkinliğe devam etmek üzere size tepki vermesi beklenmelidir. Çocuk her istediği şeye kolaylıkla ulaşabilirse çocukta konuşma ihtiyacı oluşmaz. Bu sebeple; aileler planlı bir şekilde çocuğun kendileriyle konuşması için sebepler oluşturmalıdır. Örneğin; sevdiği bir yiyecek kavanoza konulup, bir parça verildikten sonra ağzı kapatılarak ortaya bırakılabilir. Böylece sizden işaretle ya da sözcükle istemesi sağlanabilir. Oyun oynarken yapboz parçalarının olduğu kutuyu kapamak, keyif aldığı bir oyunu oynarken birden durmak, yukarıya doğru hoplatırken durmak ve hoplat demesini beklemek gibi…” Çocuğun, iletişim kurmak üzere konuşmaya başlamadan önceki aşama jest ve mimiklerle kendisini ifade edebilmesidir. Ardından belirli bir hedefe yönelik olarak ses üretmesi ve sonrasında bu seslerden sözcükleri üretmesi beklenir. Bütün bebeklerde önce sözsüz iletişim, ardından konuşma gelir. Bazen aileler sözsüz iletişimi görmez ve çocuğum sözcükleri kullanmıyor diye üzülür. Oysa ki çocuk sözsüz iletişim kurmadan konuşamaz, dil ve konuşma gelişimi belirli aşamalar içinde ilerler.
Çocuğun alıcı dilini yani anlama becerisini geliştirmek de çok önemlidir. Bunun için kurulan cümleler kısa olmalı, yavaş, vurgulu şekilde söylenmeli ve jestlerle, mimiklerle desteklenmelidir. Ayrıca resim ve PECS gibi alternatif iletişim kullanımı dile hazırlık kısmında anlamanın gelişmesinde oldukça etkilidir ve çocukların duyduklarını somutlaştırmalarını sağlar. Konuşurken ebeveynler dili daha kolay hale getirmek amacıyla ekleri atmamalıdır; yani ‘su açtım’ yerine ‘suyu açtım’ denilmelidir. Cümleler yapılan işle eş zamanlı söylenmelidir. Örneğin, yemek hazırlarken ‘yemeği koyuyorum’, şeker verirken ‘bu şeker’ gibi.
Çocuğun iletişim kurmasını sağlamanın bir diğer yolu da şaşıracağı bir şey yaparak tepki vermesini beklemektir. Örneğin, yemek tabağına meyve suyu konulabilir ya da sevdiği oyuncak kitabın arkasına saklanabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun iletişime geçmesi beklenir. Ayrıca, aileler çocuğun ilgisine yönelmelidir; çünkü ortak ilgi kurulmadan iletişim gerçekleşemez.
Çocukla ortak ilgi kurmanın bir diğer yolu, çocuğun yaptığını takip ederek, aynısını yapmak ve çocuğa bunu fark ettirmektir. Çocuğun ilgisini takip etmenin dört aşaması vardır; sırasıyla ilgisine odaklanılır, izlenir, taklit ederek ya da yaparak sürece dahil olunur ve ortak ilgi kurulunca yeni bir bilgi eklenir. Örneğin, çocuğunuz aralıklı olarak kaşığı yere vuruyorsa siz de başka bir kaşık alarak onunla birlikte vurabilir ve onun ilgisini çektikten sonra ‘vur’ diyerek, taklit etmesini bekleyebilirsiniz.
Diğer Yazılar
Comentarios